Merhaba, çatal kaşıkla kendi kendimize yemek yemek ne güzel değil mi? Bunu bebekler neden yapamasın?
Aslında bebeği klasik besleme yöntemi, doğum kilolarını vermek için ideal. Çocuğu besle, oynat, yıka, peşinde koş derken verirsiniz. Hele bebeğin yemek saatlerinde o tabak 1 saatte anca bittiği için, siz bir şeye dokunamıyorsunuz. Şunu da ye kızım bunu da iç oğlum derken, masada oturmaktan kapanmış iştahınız.
Şuradan başlayalım, BLW nedir? Baby Led Weaning. Yani liderliğini bebeğin yaptığı beslenme saati. Ek gıdaya geçiş döneminde, ne kadar erken alıştırırsanız, sonrasında o kadar rahat edersiniz.
BLW yöntemini denerken, dikkat edeceğiniz 2 kural var. Bebek her zaman dik oturacak.(6.aydan sonra) Sağa,sola,arkaya kaymayacak. Siz de sürekli yanında olacaksınız. Göz teması kuracaksınız.
Önüne koyduğunuz besinler bebeğin tutabileceği, damağında ezebileceği, ama elinde dağılmayacak kıvamda olacak. Mesela minik köfteler. Fırında parmak patatesler, havuclar, krepler, rulo omletler (1 yaşından önce sarısıyla), kaşar, salatalık içi, haşlanmış sebzeler.. Siz kendi alternatiflerinizi üretebilirsiniz. Simirna'ya genelde köfte yapardım. Baharatsız, yağsız.. Tereyağında kızartırdım. Bayılırdı. Eline alır, eme eme dakikalarca yerdi. Aynı şekilde sabah kahvaltılarında krepleri de çok severdi. Fırında kaşarlı patates, doktorunuz izin verirse mantar.. Hepsini kendi yiyebilir. Zaten 2 yaşına kadar reflex olarak, eline geçen her şeyi ağzına götürme huyları var. Bundan faydalanın. Bırakın besinleri tanısın. Yapılarını, kokularını, tatlarını keşfetsin. Sonrasında kendi yemeye alışacak ve çok rahat edeceksiniz.
Biz yarı klasik yarı BLW ilerledik. Kendi atıştırdıktan sonra, bir tur da ben yedirirdim. Sonrasında biberon maması.(emmiyordu) Siz klasik yöntemi es geçebilirsiniz. Sadece BLW veya sadece klasik yöntemi kullanabilirsiniz. Ama emiyorsa veya biberon maması kullanıyorsa, öğünden sonra mutlaka beslemelisiniz. Çünkü yaklaşık 1-1.5 yaşına kadar bebeklerde öğün mantığı olmuyor. Bebekler için ana yemek süttür her zaman. Sütü aparetif kabul edip, katı gıdaları ana öğün saymaları zor oluyor. Simirna hala kahvaltıda tıka basa da yese, üstüne süt istiyor..
1 yaşına kadar evet zor oluyor. Çünkü besinler kısıtlı, bebeğin kontrolü zayıf, dikkati hemen dağılıyor. Açlığa dayanamıyor veya oturmaktan sıkılıyor. Ama yılmadan öğretin. Tabaktan eliyle besin almayı, onu ağzına götürüp, çiğneyip yutmayı. Çünkü 1 yaşından sonra bu durum harika bir hal alıyor. Çatal kaşık kullanmaya hevesleniyor. Simirna şuan 16 aylık ve 1 yaşından beri çatal kullanıyor. Baya da ustalaştı. Metal çatal(tatlı çatalı) kullanıyor çünkü ben çok üstüne düştüm ve ince motor becerisini dikkatli oturttum. Siz endişe ediyorsanız, tabii ki yumuşak çatallar tercih edin. Kahvaltısı artık baya zengin olduğu için, önüne ne koyulursa ya eliyle ya çatalla yiyor. Püre, çorba gibi gıdalarda beceriksiz henüz. Onları ben yediriyorum. Ama bir yere kahvaltıya gittiğimizde, inanın o kadar rahat ediyoruz ki. Çünkü mama sandalyesine oturup, bir yetişkin gibi bizimle kahvaltı ediyor. Hatta bazen o kadar bağımsız takılıyor ki, ben içerlenip ağzına lokma tıkıştırmak istiyorum. O durumda bile elimden lokmayı alıp kendi yemeye kalkıyor. Hiç çizgi film açıp yedirmek istemedim. Öyle bir alışkanlığı da yok.
Birde bu durumun bardaktan içme kısmı var. Simirna alıştırma biberonu kullanmadı. Yani 3 gün falan. 3.gün dişledi biberonu. Sonrasında yenisini almadım. Suluk kullanmıyor. Her şeyi bardaktan içiyor. 1 yaşından önce çay bardağı kullanıyordum. Ama şimdi su bardağından da içebiliyor. 2 ay öncesine kadar kendi tutup içmeye kalktığında, bardağı tüm yüzüne dayıyordu. Ama şimdi dudaklarını da tutturabiliyor 😅
Yine 14 aylıkken pipet kullanmayı da öğrendi. Ufak tefek rötuşlar kaldı. Mesela meyve suyu kutusunu sıkmamayı öğrenmesi gibi..
Bu arada, BLW yönetimi denerken, önlükler, yere serilecek çarşaflar ve mama sandalyesi kurtarıcınız. Çünkü illa ki yerlere atacak, kafasına sürecek, sandalyeyi bulayacak. Ben üstünü çıkarırdım, önlük giydirirdim sadece. Sonrasında kendisini temizlemek kolay oluyor.
Sizi bıktıracak şey, mama sandalyesini temizlemek 😅 Birde gün içinde atıştırmalık verin. Onlar da el ve parmak kaslarının gelişmesinde önemli. Dilim kabuksuz meyveler. Bebekler için atıştırmalıklar. Biz, Hipp'in atıştırmalıklarını alıyorduk. Ama nasıl seviyordu. Hele ki o gofret.. Yaban mersinli. Benim bile yiyesim geliyor. Hepsiburada ya da migros sanal markette var. Sipariş etmek isterseniz.
Simirnaya hiç market tipi mama veya atıştırmalık kullanmadım. 1 yaşına kadar. Maması yine Hipp'ti. Yarı organik. Zaten tam organik tek şey anne sütü. Kavanoz mamaları ve atıştırmalıkları hatta şampuanı bile Hipp'ti. Aynı ayarda çok mama var. Buna başka bir yazıda değineceğim.
Bebekler 2 yaşına yaklaşırken zaten her şeyi kendi yapmak isteyecek. Onu yapabileceği şeylerle ne kadar erken tanıştırırsanız, ilerde o kadar rahat edeceksiniz. Annelerin en büyük 2 sorunu uyku ve beslenme saatidir. Sinir krizi geçirtir. Bıktırır. Yıldırır. Ben bu ikisini de kendisinin yapabileceğini, erkenden öğrettim. Şimdi inanın bu ikisi benim en küçük problemim. Çünkü zaten içinde olduğumuz 2 yaş sendromu ile, birde bu problemlerle uğraşsaydım kafayı yerdim.
Sonuç olarak, uyku eğitimini ve BLW'yi sonuna kadar destekliyorum. Bebeklerin özgüvenleri, sorunları aza indirmek, huzurlu kalabilmek için böyle yöntemler geliştirilmeli.
Modern çağın modern bir annesi olarak, yeni yöntemlere her zaman açığım. Gelişmeleri, teknolojiyi ve bilimi sürekli takip etmek gerektiğini düşünüyorum. 10 sene içinde bile, çocuk gelişimi ve bebek bakımı konusunda ciddi gelişmelere imza atıldı. Artık hiç birimiz tarlada çapa yapıp, yemeğin en organiğiyle beslenen, doğurup işine devam edebilen teyzeler değiliz. Şehir hayatı, GDO'lu besinler, çevre kirliliği, güvensizlik bizleri daha zayıf bir hayata mecbur bırakıyor. Birde çağın gerisinde kalmak, hem size hem çocuğunuza zarar. Ha imkanınız varsa köyünüzde, çiftliginizde, seranızda, her şeyin organiğine ulaşıp, sakin bir hayat yaşamaya, doğayla iç içe olmaya çalışın. Lütfen şehirlerden uzak durun. Gerçi artık bu da çözüm değil. Her yer beton.
Siz en iyisi çocuğunuz için bir tane fidan dikin. Doğanın ciğerlerine katkıda bulunun. Mutlu yarınlara..
Thisiseti
Hücreyiz. Hücresiniz. Hücreler..
15 Eylül 2017 Cuma
10 Eylül 2017 Pazar
Uykuyu Eğittik
Merhaba, bu bebelerin hiçbir şey bilmeden doğduklarından daha önce bahsetmiştim. Buna uyumak da dahil..
Evet uyumayı da bilmiyorlar. Yani aslında biliyorlar, ama sıkış tepiş, ıslak ve sıcak ortamda. Yani anne rahminde, yumuş yumuş kesesinin içinde. Bu yüzden yenidoğan döneminde, kundak hayat kurtarıyor. Peki ilk 3 aydan sonra? Sürekli sallayacak mısınız? Kucağınızda gezdirecek misiniz? 4 kiloyken hayat kolay. Ya 10 kilo olduğunda? 8 yaşında ayakta sallanarak uyutulan çocuklar biliyorum ben. Okula gidiyorsun yahu insaf..
Bu aslında "ya bi'büyüsün nasıl olsa hallolur" diye geçiştirebileceğiniz bir konu değil. Geçmiyor işte öyle, kazık gibi çocuğu sallarsın ayağında. Peki nedir bu uyku eğitimi? Ilk 3 aydan sonra, bebeğin kendini sakinleştirip, kendi kendine uykuya dalmasını öğretmek.. Bunun için çeşitli yöntemler var. En basiti ağlamaya bırakmak. Celallenmeyin anlatacağım.
Ne kadar zor bir doğum, lohusalık, kolik dönemi geçirdiğimi tekrar anlatmayacağım. Diğer yazılarımda uzun uzun bahsettim. Simirna cidden çok zor bir 3 ay geçirdi. O yüzden uyku eğitimine erken başladık. Çünkü ben artık Walking Death setinden çıkmış gibi dolaşıyordum ortalıkta. (Zombi)
Siz ilk 3 ayın bitmesini bekleyebilirsiniz ki önerilen de bu. Bu yöntemin kaşifi Dr.Richard Ferber. O yüzden Ferber yöntemi de deniyor. Bu beyfendi diyor ki; "Bebeklerin ağlamayı kontrol etmeyi ve tek başlarına uykuya dalmayı öğrenmeleri kaçınılmaz bir süreçtir."
Buradan yola çıkarak, bebeklerin ağlayarak kendi kendilerine sakinlesmeleri ve akabinde uykuya dalmaları, gece uyandıklarında ise kimseye ihtiyaç duymadan tekrar uyumaları gerekir. Bu durum eğitilebilir bir şey. Normalde bebek gece acıktığı için de uyanabilir. Ama çoğunlukla tekrar uykuya nasıl geçeceğini bilmediği ve korktuğu için uyanık kalır. Siz de gider ya emzirir, ya mama yedirir ya da sallarsınız. Yenidoğanlarda bu durum çoğunlukla acıkmadan kaynaklı. O yüzden yemesin de uyusun diyemezsiniz. Geceleri 4 kere 5 kere, şanslıysanız 1 kere 2 kere uyanır. Bizimki aç olmamasına rağmen uyanırdı. Sonunda kendisini Ferberledik.
Bu yöntemi uygularken dikkat edilecekler:
✔ Bebek aç olmayacak.
✔ Bebek susuz olmayacak.
✔ Bebeğin bezi kirli olmayacak.
✔ Bebek o an için hasta veya kolik sancılı olmayacak.
✔ Bebek normal bir insan gibi, sorunsuz bir yatma vaktine hazır olacak.
Yöntem öncesi uykuya hazırlık rutinleri:
✔ Banyo ve masaj.
✔ Kitap okuma saati.
✔ Anne-bebek oynaşma saati.
✔ Müzik dinlemek.
✔ Uyku maması yedirmek.
Bunlardan herhangi birini uyku öncesi rutini olarak uygulayabilirsiniz. Ya da kendiniz bir rutin üretebilirsiniz. Böylece bir süre sonra bebeğiniz, bu rutinin ardından uykuya gidileceğine koşullanacaktır. Ben, banyo-masaj-mama üçlüsünü uygulardım.
Yöntem uygulanırken:
1) Bebeği iyi geceler dileyip öperek yatağına bırakıyor ve odadan çıkıyorsunuz.
2) Ağlamaya başlayan bebeğin yanına KESİNLİKLE 10 dakika dolmadan girmiyorsunuz.
3) 10 dakika sonra hala ağlıyorsa, odasının ışığını açmadan, yanına gidiyorsunuz. Kucağınıza almadan, sakin bir sesle orada olduğunuzu belirtip, seviyorsunuz. Bu aşamada bebek önce sesinizi duyup afallıyor. Ama kucağınıza almadığınızı görünce daha çok ağlıyor. Sakin kalın bu çok normal. Yanında 1 dakikadan fazla durmuyorsunuz. Ağlarken tekrar çıkıyorsunuz.
4) Ikinci kez içeri girmeden önce, 15 dakika bekliyorsunuz. Bu süreç içinde de ağlamaya devam ederse, 3. maddede belirtilenleri aynen uyguluyorsunuz. Bu sefer 2 dakika yanında kalıyorsunuz.
5) Üçüncü kez yanına girmeden önce, 20 dakika bekliyorsunuz. Bu süreçte genellikle uyumuş oluyorlar. Eğer çok inat ettiyse, yine 3. maddede belirtilenleri uyguluyorsunuz. Bu sefer 3 dakika yanında kalıyorsunuz.
6) Bebeği yatırdığınız saatten itibaren 45 dakika geçti ve hala ağlıyorsa, yöntemi iptal ediyorsunuz. 1 hafta sonra tekrar deniyorsunuz.
Genelde 30 dakika içinde uyuyup, günler ilerledikçe de bu süreyi kısaltıyorlar. Bir hafta içinde de tamamen oturmuş oluyor. Tebrikler!! Başarılı olursanız, bebeğiniz gece 1 kere uyanacak ya da hiç uyanmayacak. Ve size yaklaşık 10-11 saatlik bir gece dinlenmesi sağlayacak. En azından bizde öyle oldu. Unutmayın her bebek aynı değil. Sizin bebeginiz uykuyu sevmiyor olabilir. Ama yine de bu eğitim deliksiz uyumasını sağlayacak. Kendini uyku aralarında sakinleştirmesini, kendi kendine uykuya geçişi sağlayacak.
Ilk birkaç gün başarılı olsanız bile, uyuduktan 45 dakika sonra uyanıp ağlamaya başlayabilir. Korkmayın 15 dakika sürüyor en fazla. Tekrar uyuyorlar. Asla yanına girmiyorsunuz. 15 dakikayı geçerse başka bir problem olabilir. O zaman kontrol edebilirsiniz.
Simirna hala 12 saate yakın uyur. Gece 9 gibi yatar. Ertesi sabah 8 buçuk gibi uyanır. Ben artık yanına yatıyorum. Bu da yöntemlerden biri. Bunu küçükken denemememin sebebi, kucak istemesi. Yanına yatsam bile çıldırmış gibi ağlamaya devam ederdi. Çünkü derdi kucak. Kucaktan vazgeçince uyku eğitimini daha rahat şekillendirdik. Birde yaş itibari ile sarılmaya, öpmeye, laf dinlemeye, oynaşmaya daha çok uyum sağlar oldu(1 yaşından sonra). Bu eğitim sürecinde kesinlikle dikkat etmeniz gerekenler:
✔ Bebeğin derdi varken eğitimi vermeyeceksiniz.
✔ Bebeğin 45 dakikanın üzerinde ağlamasına izin vermeyeceksiniz.
✔ Bebek asla kucağa alınmayacak.
✔ Bebek ağlama esnasında kusarsa asla eğitime devam etmeyeceksiniz. Bir süre sonra reflüye sebep olur.
✔ Bebeği yatağa bıraktığınızda, yorgan, çıkarabileceği çarşaf, peluş oyuncak, pike tarzı şeyler olmayacak. Daha sonra girip üstünü örtersiniz. Fakat tepinirken dolanabilirler.
Kusma ve yorgana dolanma durumları başımıza geldiği için, siz de hazırlıklı olun istedim.
Her şeyden önce, anne ve babanın kendilerini eğitime hazırlamaları çok önemli. Bunun bebeğe bir eziyet değil, bir eğitim olduğunu kabullenin. Kurallarının ve yöntemlerinin olduğunu, hayatı sizin için kolaylaştırmanın yanı sıra, bebeğe uykuyla ilgili kuralları öğreteceğini kabullenin. Deneyecek anne ve babalara şimdiden başarılar dilerim. Sadece benim yazdıklarımla kalmayıp, yöntemi ayrıntılı araştırın. Ve doktorunuza sorun. Bazı doktorlar uyku eğitimine karşı. Bizimki de karşıydı ama ben insiyatif kullandım 😛 Sonuç olarak başarılı oldum. Ama bunlar fabrikadan çıkma değil sonuçta. Belki bebeğiniz nefret eder. Hiç belli olmaz. Sevgiler..
Evet uyumayı da bilmiyorlar. Yani aslında biliyorlar, ama sıkış tepiş, ıslak ve sıcak ortamda. Yani anne rahminde, yumuş yumuş kesesinin içinde. Bu yüzden yenidoğan döneminde, kundak hayat kurtarıyor. Peki ilk 3 aydan sonra? Sürekli sallayacak mısınız? Kucağınızda gezdirecek misiniz? 4 kiloyken hayat kolay. Ya 10 kilo olduğunda? 8 yaşında ayakta sallanarak uyutulan çocuklar biliyorum ben. Okula gidiyorsun yahu insaf..
Bu aslında "ya bi'büyüsün nasıl olsa hallolur" diye geçiştirebileceğiniz bir konu değil. Geçmiyor işte öyle, kazık gibi çocuğu sallarsın ayağında. Peki nedir bu uyku eğitimi? Ilk 3 aydan sonra, bebeğin kendini sakinleştirip, kendi kendine uykuya dalmasını öğretmek.. Bunun için çeşitli yöntemler var. En basiti ağlamaya bırakmak. Celallenmeyin anlatacağım.
Ne kadar zor bir doğum, lohusalık, kolik dönemi geçirdiğimi tekrar anlatmayacağım. Diğer yazılarımda uzun uzun bahsettim. Simirna cidden çok zor bir 3 ay geçirdi. O yüzden uyku eğitimine erken başladık. Çünkü ben artık Walking Death setinden çıkmış gibi dolaşıyordum ortalıkta. (Zombi)
Siz ilk 3 ayın bitmesini bekleyebilirsiniz ki önerilen de bu. Bu yöntemin kaşifi Dr.Richard Ferber. O yüzden Ferber yöntemi de deniyor. Bu beyfendi diyor ki; "Bebeklerin ağlamayı kontrol etmeyi ve tek başlarına uykuya dalmayı öğrenmeleri kaçınılmaz bir süreçtir."
Buradan yola çıkarak, bebeklerin ağlayarak kendi kendilerine sakinlesmeleri ve akabinde uykuya dalmaları, gece uyandıklarında ise kimseye ihtiyaç duymadan tekrar uyumaları gerekir. Bu durum eğitilebilir bir şey. Normalde bebek gece acıktığı için de uyanabilir. Ama çoğunlukla tekrar uykuya nasıl geçeceğini bilmediği ve korktuğu için uyanık kalır. Siz de gider ya emzirir, ya mama yedirir ya da sallarsınız. Yenidoğanlarda bu durum çoğunlukla acıkmadan kaynaklı. O yüzden yemesin de uyusun diyemezsiniz. Geceleri 4 kere 5 kere, şanslıysanız 1 kere 2 kere uyanır. Bizimki aç olmamasına rağmen uyanırdı. Sonunda kendisini Ferberledik.
Bu yöntemi uygularken dikkat edilecekler:
✔ Bebek aç olmayacak.
✔ Bebek susuz olmayacak.
✔ Bebeğin bezi kirli olmayacak.
✔ Bebek o an için hasta veya kolik sancılı olmayacak.
✔ Bebek normal bir insan gibi, sorunsuz bir yatma vaktine hazır olacak.
Yöntem öncesi uykuya hazırlık rutinleri:
✔ Banyo ve masaj.
✔ Kitap okuma saati.
✔ Anne-bebek oynaşma saati.
✔ Müzik dinlemek.
✔ Uyku maması yedirmek.
Bunlardan herhangi birini uyku öncesi rutini olarak uygulayabilirsiniz. Ya da kendiniz bir rutin üretebilirsiniz. Böylece bir süre sonra bebeğiniz, bu rutinin ardından uykuya gidileceğine koşullanacaktır. Ben, banyo-masaj-mama üçlüsünü uygulardım.
Yöntem uygulanırken:
1) Bebeği iyi geceler dileyip öperek yatağına bırakıyor ve odadan çıkıyorsunuz.
2) Ağlamaya başlayan bebeğin yanına KESİNLİKLE 10 dakika dolmadan girmiyorsunuz.
3) 10 dakika sonra hala ağlıyorsa, odasının ışığını açmadan, yanına gidiyorsunuz. Kucağınıza almadan, sakin bir sesle orada olduğunuzu belirtip, seviyorsunuz. Bu aşamada bebek önce sesinizi duyup afallıyor. Ama kucağınıza almadığınızı görünce daha çok ağlıyor. Sakin kalın bu çok normal. Yanında 1 dakikadan fazla durmuyorsunuz. Ağlarken tekrar çıkıyorsunuz.
4) Ikinci kez içeri girmeden önce, 15 dakika bekliyorsunuz. Bu süreç içinde de ağlamaya devam ederse, 3. maddede belirtilenleri aynen uyguluyorsunuz. Bu sefer 2 dakika yanında kalıyorsunuz.
5) Üçüncü kez yanına girmeden önce, 20 dakika bekliyorsunuz. Bu süreçte genellikle uyumuş oluyorlar. Eğer çok inat ettiyse, yine 3. maddede belirtilenleri uyguluyorsunuz. Bu sefer 3 dakika yanında kalıyorsunuz.
6) Bebeği yatırdığınız saatten itibaren 45 dakika geçti ve hala ağlıyorsa, yöntemi iptal ediyorsunuz. 1 hafta sonra tekrar deniyorsunuz.
Genelde 30 dakika içinde uyuyup, günler ilerledikçe de bu süreyi kısaltıyorlar. Bir hafta içinde de tamamen oturmuş oluyor. Tebrikler!! Başarılı olursanız, bebeğiniz gece 1 kere uyanacak ya da hiç uyanmayacak. Ve size yaklaşık 10-11 saatlik bir gece dinlenmesi sağlayacak. En azından bizde öyle oldu. Unutmayın her bebek aynı değil. Sizin bebeginiz uykuyu sevmiyor olabilir. Ama yine de bu eğitim deliksiz uyumasını sağlayacak. Kendini uyku aralarında sakinleştirmesini, kendi kendine uykuya geçişi sağlayacak.
Ilk birkaç gün başarılı olsanız bile, uyuduktan 45 dakika sonra uyanıp ağlamaya başlayabilir. Korkmayın 15 dakika sürüyor en fazla. Tekrar uyuyorlar. Asla yanına girmiyorsunuz. 15 dakikayı geçerse başka bir problem olabilir. O zaman kontrol edebilirsiniz.
Simirna hala 12 saate yakın uyur. Gece 9 gibi yatar. Ertesi sabah 8 buçuk gibi uyanır. Ben artık yanına yatıyorum. Bu da yöntemlerden biri. Bunu küçükken denemememin sebebi, kucak istemesi. Yanına yatsam bile çıldırmış gibi ağlamaya devam ederdi. Çünkü derdi kucak. Kucaktan vazgeçince uyku eğitimini daha rahat şekillendirdik. Birde yaş itibari ile sarılmaya, öpmeye, laf dinlemeye, oynaşmaya daha çok uyum sağlar oldu(1 yaşından sonra). Bu eğitim sürecinde kesinlikle dikkat etmeniz gerekenler:
✔ Bebeğin derdi varken eğitimi vermeyeceksiniz.
✔ Bebeğin 45 dakikanın üzerinde ağlamasına izin vermeyeceksiniz.
✔ Bebek asla kucağa alınmayacak.
✔ Bebek ağlama esnasında kusarsa asla eğitime devam etmeyeceksiniz. Bir süre sonra reflüye sebep olur.
✔ Bebeği yatağa bıraktığınızda, yorgan, çıkarabileceği çarşaf, peluş oyuncak, pike tarzı şeyler olmayacak. Daha sonra girip üstünü örtersiniz. Fakat tepinirken dolanabilirler.
Kusma ve yorgana dolanma durumları başımıza geldiği için, siz de hazırlıklı olun istedim.
Her şeyden önce, anne ve babanın kendilerini eğitime hazırlamaları çok önemli. Bunun bebeğe bir eziyet değil, bir eğitim olduğunu kabullenin. Kurallarının ve yöntemlerinin olduğunu, hayatı sizin için kolaylaştırmanın yanı sıra, bebeğe uykuyla ilgili kuralları öğreteceğini kabullenin. Deneyecek anne ve babalara şimdiden başarılar dilerim. Sadece benim yazdıklarımla kalmayıp, yöntemi ayrıntılı araştırın. Ve doktorunuza sorun. Bazı doktorlar uyku eğitimine karşı. Bizimki de karşıydı ama ben insiyatif kullandım 😛 Sonuç olarak başarılı oldum. Ama bunlar fabrikadan çıkma değil sonuçta. Belki bebeğiniz nefret eder. Hiç belli olmaz. Sevgiler..
8 Eylül 2017 Cuma
Bence Dişler Simirna'yı Çıkarıyor
Merhaba, hayata dişsiz başlamak nasıldır acaba? Birde onlar çıkarken, zaten dişleri olanları isyan ettirmesi...
Bu bebelerin dişli doğanları da var. Ilk duyduğumda bana korkunç gelmişti ama, o dişlerin sonradan çıkma süreci daha korkunçmuş 😒. Uyumuyor, yemiyor, içmiyor.. Sürekli ağlıyor, kucak istiyor. Kucağı bulunca inmek istiyor. Yine ağlıyor. Elleri kolları ağzında. Abartmıyorum, Simirna kolunu sokardı neredeyse ağzına. Nasıl bir ağrı nasıl bir kaşıntıysa, yavrum söküp çıkarmak isterdi dişi..
Bizim bebenin ilk süt dişleri çıktı. 4.ayındaydı. Alt iki süt dişi de birden geldi. Tam kolik dönemi geçti rahatladım demiştim.. 1 hafta bana bu hayatı cehennem etti. Kendisi neler yaşadı düşünmek istemiyorum. Ama acısını benden çıkarttığı kesindi..
Huysuzluk ve iştahsızlıkla başlıyor bu illet. Akabinde ateş, tabii bu değişiyor, takip ediyor. Bazı bebekler de şak diye çıkarıyor. Inanılır gibi değil. Kendi bile anlamıyor. Sabah bi kalkmış aaa diş çıkıyor. Bizimkinin dişleri baya açılış düzenledi. Davullu zurnalı geldiler. Alt mahalle, üst mahalle, konu komşu hasım akraba, herkes duydu. O kadar çok çığlık atıp ağlıyordu ki, insanlar kapıya geliyordu bu çocuğa ne yapıyorsunuz diye. Ya ne yapıcam, o bana bi'şey yapıyor.. Dövse daha iyi. Yüzüme yüzüme bağırıyor. Hayır elimde olsa, çıkın ulen çabuk çocuğumun damağından diyeyim çıksınlar.
Bu belirtiler başladıktan yaklaşık 1 hafta sonra damak yarılıyor. Sonrası rahat. Diş yavaş yavaş çıkıyor. Ammaaaaaaa.. Akabinde başka bir diş geliyor 😒 Hele o azılar.. Önünde eğilir tövbe edersin. Öyle çektiriyor çocuğa. Yani zaten normalde canavara dönüşen çocuk, azıları çıkarırken birde öfke kontrolü bunalımına giriyor. Vurmalar, kırmalar, bağırmalar, saç baş yolmalar..
Daha kötüsü tüm bunların 2 yaş sendromu ile aynı döneme denk gelmesi. Ben eminim arkadaş, 2 yaşına kadar büyüme sürecinden sağlıklı çıkabilen çocuğun, hayatta sırtı yere gelmez. Düşünsenize diş ayrı dert, emeklemesi, yürümesi, konuşması, bağımsızlık ilanı (2 yaş sendromu), tüm bunların yanında ananın-babanın eğitim verme çabaları, parka mı gitsen, hamurla mı oynasan, duvarları mı boyasan. Konuşsan mı, yürüsen mi, koşsan mı, yemeği yedim mi, suyu içtim mi, altım değişecek mi, üstüm giyilecek mi.. Oooof dertlere bak Allah Allah...
Anne babanın çektiği işkence apayrı. Hele birde annenin. Ben şanslıyım. Babası en az benim kadar ilgili. Bana bir şey olsa, hem anne olur hem baba eminim. Ama ya evin babasının hiçbir işe karışmadığı evler? O anneler ne yapsın? Tüm bunları ve birde evini ve birde kendini çekip çeviren kadınlar? Bazen annelerin çocuklarını neden dövdüğünü anlar gibi oluyorum. Neden hep agresif olduklarını. Tahammülsüz olduklarını. Tabii ki asla ve asla çocuğa şiddet anlaşilamaz. Normal olamaz. Kabul edilemez. "Ben çok gergindim de çocuk da çok yaramazlık yaptı. Çaktım iki tane." böyle bir şey yok.. Ama o cinnet anını biliyorum. Bebeğin tüm bu sıkıntılarını anneye yansıttığı o an var ya.. Bilirsiniz.. Annenin de üzgün, gergin bir anına denk geldiyse abboooooovv. Kıyamet kopuyor o an evde. Cinnet geçiriyor anne. Ben de geçiriyorum. Ama asla Simirna'yı dövmem. Nasıl döverim. Zaten derdi başından aşkın diye sığınıyor bana. 80 cm boyu, 8.5 kilosuyla fazla geliyor olabilir hayat ona. Bundan doğal ne var.
O an gözümü kapatıp bi'nefes alıyorum. Hiçbir şey yapamazsam, bi'odaya kaçıyorum 2 dakikalığına. Bağırmak bile istemiyorum çünkü. Sonra çıkıp "annecim ben biraz gerildim. Biliyorum sen de iyi değilsin. Gel kucağıma dolaşalım. Aaaa Gaga (kedimiz)" diye konuyu kapatmaya çalışıyorum. Tabii 5 dakika sonra yine aynı, ama ben yılmış olduğun için 2.tura sinirlenemiyorum 😅
Işte bu ayar çok önemli, bu diş belası diğerleri gibi değil. Uykusu olsa uyutursun, gazı olsa cıkarırsın, acıksa yedirirsin.. Ama dişe yapılacak hiçbir şey yok. Tamamen şans. Şanslıysanız sessiz sedasız çıkarlar. Ama bizde durum resmen Simirna'nın dişlerden çıkması gibi bir şey oldu. Bu aşamada canı deli gibi yanan bebeğe bağırıp vurduğunuz anda, belki bedeni sizden gitmez, ama ruhu gider. Ruhu sizden giden bir çocuğu, geri getiremezsiniz. Bırakın o ağlasın. Yerlerde tepinsin. Çok üzülsün. Ama siz mutlaka başka bir odaya gidip, kapıyı kapatın. 2 dakika da olsa derin derin nefes alıp sakinleşin. Çıkınca da normalde yapmanız gerekeni yapıp, mükemmel bir sakinlikle bebeğinizi sakinleştirin.
Ben anneler robottur düşüncesine çok karşıyım. "Hayır efendim anne dediğin her an sakin, sevgi dolu, mükemmel olur.." Hayır canım olmaz. Çocuk doğurmak kadını robot yapmaz.. Anneler de sinirlenir. Anneler de üzülür. Anneler de bazı şeyleri çocuklarının önünde yaşar. Bu kaçınılmaz. "Ben çocuğuma 1 kere sesimi yükselmedim" diyen kadın yalan söylüyordur. Ama bunlar şu demek değil, çocuğa bağırın/dövün.. Mükemmel olmaya çalışmayın. Bebeğime sinirleniyorum ne biçim anneyim demeyin. Insansın yahu. Sadece krizi yönetmeyi öğrenin. Güzel çocuklarınız sizi anlayacaktır emin olun..
1 Eylül 2017 Cuma
Bu Çocuk Baba'da Takıldı
Dikkat, yazı aşırı kıskançlık içerir. Kız annesiyseniz, hata verebilirsiniz 😒
Bu yazı kız annelerine ve babalarına özel. Tabii erkek evladı olanlar için, durum yazılanların tam tersi olacaktır. Ben elimdekinden yola çıkarak yazıyorum 😅
Babalar kızlarının ilk aşkıdır derler. Peki biz anneler ağaç mıyız?! Gördüğüm kadarıyla evet.. Ne güzel anne anne diyordu. Baba demeye başladığı gibi suratıma bakmaz oldu. Sabah uyanıyor “baba”. Öğlen uyanıyor “baba”. Gün içinde zaten aklına geldiği her an “baba baba baba bababababababa”. Şimdi diyeceksiniz ki “Ne güzel işte baba diyor” evet güzel. Sorun baba demesi değil zaten. Sorun, artık anne dememesi 😒
Bana gelince, ki o da çok hayati bir ihtiyacı varsa ya da canı yandıysa, “nünü,hııı,annii”.. Babaya gelince allaaaaaah, farklı tonlarda ve desibellerde ne babalar çıkıyor ağzından. O ne kurlar. O ne cilveler. O ne bakışlar, gülüşler.. Hatta bir keresinde bana öyle güzel bir anne dedi ki, ama ben şok ben iptal. “Efendim annemmmm” dedim, meğer babasını soracakmış zibidi. “Baba?” dedi. “Yedim babanı ben, yok artık baba” dedim.. 😅
Babası bana sarılınca kıyamet kopuyor. Ya baban bana sarıldı kızım git babana kız. Ama yok. Dayağı yiyen ben oluyorum. Iki tokat bir tekme, itiyor beni babasının yanından..
Son dönemlerde de konuşmaya başladı. Babası işe gider gitmez, ağla zırla kıyamet “baba ditti, baba çıkdı, baba geyjek (gelcek)” Ben bir yere gittiğimde arkamdan güle güle yapıyor. 😒
Şimdi gelelim bu bebeler neden böyle oluyor. Tabii genetik kodlamanın burda önemi büyük. Sonuç itibariyle kızlar erkeklere düşkün. Simirna, erkek görünce de bi'gevşiyor 😅 Ama önemli bir durum daha var; Babaların tutumu..
Mesela, birgün ihtiyaç listesi yapıp markete yolladım bunları. Geldiklerinde, listeden alınan sadece bir şey vardı. Gerisi abur cubur.. Simirna elini neye attıysa, babası almış. Ee beni mi sevsin bu çocuk şimdi 😞
Sürekli gezmeye çıkarıyor, istediği her şeyi alıyor, yememesi gerektiği halde dondurma, çikolata veriyor. Hemen hemen hiç kızmıyor ve sınır koymuyor. Böyle babaya ben de aşık olurdum..
Benden azar yediğinde, “babaaaa” diye koşup gidiyor. Ben bir şeye izin vermezsem, “babaaaa” diye yine koşup gidiyor.. Babası varsa benim yüzüme bile bakmıyor.. Üzülüyorum tabii ama kendi adıma, devran dönecek elbet. Mervelerde kalmak isteyeceği zamanlar da gelecek, “Anneeeee, babamı ikna etsene bugün arkadaşımda kalayım. Anneee, babama alttan ayarı versene erkek arkadaşımı tanıştırayım. Anneeeee, şehir dışından okul yazdım babamla sen konuşsan. Anneeee, biz arkadaşlarla tatile gidicez, babama sorsana” o zaman görüşeceğiz “BABASI” 😅
Ama şu bir gerçek, eşim öyle bir baba ki, bu saydıklarımı muhtemelen bana söylemek zorunda kalmayacak Simirna. Kendi aralarında zaten halledecekler.. Şimdi bile altını değiştirip, banyo yaptırıp, yemeğini yediren adam. Uyutan, oyalayan, oynatan. Üstelik bunu zorla değil, kızı olduğu için keyifle yapan adam.. Sanmıyorum ki, ergenlik ve gençlik zamanında işleri bana bıraksın.. En az benim kadar arkadaş olacaktır. +1 olarak baba-kız bağı..
Ne yapsam, erkeği bulana kadar kardeş mi yapsam… O da bana düşkün olsa.
Yani sevgili kız anneleri, şanslı azınlıktan değilseniz, kızınız muhtemelen babacı olacak.. Ve sevgili kız babaları, oturduğunuz yerden çocuk sevmekle bir kızın ilk aşkı olamazsınız. Eve gelip tv başında tüm gecenizi geçiriyorsanız, uyumaktan başka bir şey yapmıyorsanız, ev işlerinde eşinize yardım etmiyor, çocuğun bakımına ortak olmuyorsanız, çocuğun önünde kavga ediyor, annesine kötü davranıyorsanız.. Evde saygı ve mutluluk, bulunabilecek en son şeyse, kendinize lütfen “baba” demeyin.. Büyüdüğünde kızınızın sağlıklı ilişkiler kurmasını da beklemeyin. Sonuçta sizden ne gördüyse o. Ha birde, belki belli bir yaşa kadar kurtarırsınız ama, aklı başına gelip geçmişin muhakemesini yaptığında, size aşık kalmayacağına emin olun.. Bir çocuğun bakımında, anne ve baba eşit sorumluluktadır. “Çalışıp para getiriyoruz ya” demeyin. Kadının evdeki işi ve emeği nakite çevrilebilse, emin olun sizden çok para kazanırdı.. Bu işte berabersiniz.. Tabii ki içgüdüsel ve biyolojik olarak annelikten mahrumsunuz. Hamilelik, doğum, annelik.. Bunlar anlayabileceğiniz şeyler değil. Ama zaten 1-0 geriden başlamışken, neden sorumluluk almayarak daha fazla gol yiyorsunuz?
Anneler de babalar da harikadır. Ama annelik biraz daha ballıdır 😊
Birde unutmadan, çocuklar babasız yapar belki ama, annesiz yapamaz.. Kendinizi bir düşünün. Anneler mutluysa, çocuklar mutludur. Çocukları mutlu olsun isteyen babalar, annelerden başlayın. Onların sabırlarını destekleyin. Huzurlarını destekleyin. Eğitimlerini destekleyin. Özgürlüklerini destekleyin. Inanın o zaman harika çocuklar yetiştirecekler. Siz de çıkıp “işte benim çocuğum be gurur duyuyorum” diyebileceksiniz… Sevgiler 😊
Anne Demiş Olmalı
Merhaba, her annenin hayalidir, kendine anne denmesi. Yoksa bebek yapmanın hiçbir mantıklı yanı yok 😒
Bir şey merak ediyorum;
“Hastaneye gittim pıt diye çıkıverdi. 1 saat sonra evdeydik valla. Ay hemen de ayağa kalktım. Eve gelir gelmez 5 çeşit yemek yaptım. Çamaşırlar, bulaşıklar, temizlik bitti. Bu arada da saat başı bebemi emdirdim. Ay nasıl emiyor bilseniz. Böyle lökür lökür. Sanki 50 yıldır emişiyoruz. Uykusuzluk mu? Kız ben her gece 10 saat uyurum. Bebemin de gıkı çıkmaz. Ee tabii 30 kilo verdim bir günde. Hamile kaldım 50 kiloydum, doğurdum 45 oldum şekerim ahah. Hergün mini mini etekler giyer, saçlarımı maşalar, makyajımı yaparım.. Hiç zorluk çıkarmaz bana bebeğim.” diyebilen var mı?
Çünkü 18 saatlik zor bir doğum surecinin ardından, ameliyat oldum. Ayağa da kalkamadım. 2 gece hastanede yattım. Emmedi de bu yelloz. Eve geldik ama acıdan yerimden kalkamadım. Kalkıp yemek yapmak da ne, su içemiyordum acıdan. Meme uçlarım yara oldu artık. Zaten emmiyordu da. Gözümü açamadım uyuya uyuya emiştik hanımefendiyle. Sütüm kesildi. 25 kilo fazladan üstümde. Saat başı uyanıyor, ki ben daha yeni uyuyorum o uyanınca.. Yırtık pırtık gecelikle dolaşıyorum çünkü gecelik görecek halim yok. Anadan üryan gezsem, kesseler acımaz. Şiş gözler, dağınık pis saçlar.. Çok mantıklı çocuk yapmak cidden…
Insan niye ürer ki? Niye neslini devam ettirir? Sen zaten öleceksin. Niye ardında senden sonra öleceği muhtemel birini bırakıp, gözün arkada gideceksin? Inanın ben de bilmiyorum. Bunu bilsem zaten ermiş olurdum..
Her sıkıntısına rağmen, annelik bu hayatta erişilebilecek en yüksek mertebe. Çünkü terfi yok, maaş yok, tatil yok, ya çay saati bile yok!! Ve sürekli mesaidesin.. Ve işin en garibi, böyle bir işi de severek yapıyorsun. Normalde üstüne para verseler, lanet okursun.. Ne için? Bir “anne” kelimesi duymak için.
Ben artık öyle kafayı yemiştim ki, iki üç harf çıkarmaya başladığında hep anne diyor sanıyordum. Çünkü 9 ay taşımışım, o kadar acı çekmişim, ilk anne diyecek ulan tabii. Neyse ki dedi. Bir ara da nünü diyordu..
Ben öyle bana anne denilsin kafasında biri de değilim. Melodi de diyebilir gayet. Hiç sorun değil. “Kalk kız mama yap” da diyebilir 😅 Çünkü bu gidişle bizim ilişkimiz kanka boyutunda olacak… Hiç sevmiyorum öyle “annesiyim ben onun arkadaşı değil”
Arkadaşı da olacaksın. Olmak zorundasın. Sizden daha yakın kim olabilir bu hayatta? Siz aynı bedeni paylaştınız 9 ay. Kim böyle iç içe birbiriyle? Kişisel alanlarınıza saygı göstereceksiniz ama gizli saklı da olmayacak. En azından çocuğun sana anlatmak istediği sürece.. Korkmadan her şeyini hem de. Unutmayın, öfke insana çok kötü şeyler yaptırır, ama korku daha fazlasını.. Çocuğunuz sırf vereceğiniz tepkiden korktuğu için, dünya aleme anlattığı bir şeyi, sizden saklar.. Sonra vakti gelince koruyamazsınız. Üzülürsünüz..
Neyse ki her acıyı, bir anne deyişi ya da sarılışı siliyor.. Bu şekilde beni ömrü boyunca tavlayabilir. Yalan yok 😊
Tabii birde bazen bana baba demese.. Çünkü programlandı baba demeye. Kızların nasıl babaya aşık olduklarını, önümüzdeki hafta yazacağım 😊
4. Dünya Savaşı; Yenidoğan
Merhaba, biliyorsunuz ki hepimiz hayatımıza tertemiz bir beyinle başlıyoruz. İçi doldurulmayı bekleyen bir beyin. Yenidoğanlar hayata resmen canavar gibi başlıyor.. Hiçbir şey bilmemeleri de cabası.
9 ay boyunca ekmek elden su gölden takılan minik bebelerimiz, dışarı çıktıkları gibi isyan edip, içeri geri girme derdindeler. Öyle ki bu süreç 3 ay falan sürüyor. 3 ayda ben, aşk acısı çekerim unuturum, sınava hazırlanır kazanırım, 20 kilo civarı veririm, yurt dışı için vize pasaport halleder gider gelirim. Dile kolay yahu 3 ay nedir?!
Alışmışsın tabii ılık ılık sulara, damar yoluyla şırıl şırıl akan böreklere pastalara, şimdi kim çıkacak da dışarı, emecek de, gaz çıkaracak da, ağlayacak, uyuyamayacak… Ölme eşşeğim ölme.. Haliyle ilk 3 ay evde bir ergenle yaşıyorsunuz. Hiçbir şeyi beğenmiyor, üstelik derdini de anlatamıyor. Emiyor olmuyor. Gazı çıkıyor olmuyor. Birde uyuyamıyor. Salla babam salla. Kucağı aşınıyor insanın. Kundak mı yapmıyorsun, ilaçlar mı kullanmıyorsun, salıncakla kediyle köpekle mi kandırmıyorsun. Zaten anlamıyor çevresini, görmüyor da.. Onun derdi çıktığı yere girmek. Kendini hala anne karnında sanıyor ama bir şeyler farklı. Rahatsız edici. Mesela acıkıyor. Emmek ne kadar yorucu bir eylem. Mesela sıcak ya da soğuk. Mesela bağırsakları anne sütü sebebiyle çalışmaya başlamış ama gelişimini tamamlamadan, bu yüzden ağrı sancı sızı. Bunlar korkutuyor küçük canavarı. Üzüyor. Ağlatıyor. Anne kokusu, anne sıcaklığı, hareket derken bazı anlarda tüm yöntemler çaresiz kalıyor. Ve benim gibi oturup birlikte ağlıyorsunuz 😅
3 saatte bir uyanıp acıkmalar, emişememeler, geceleri bitmeyen ağlama nöbetleri.. Birde Simirna hayat tarzı olarak ağlıyordu. Sürekli. Kesintisiz. Yorulmadan. Ya hatırlamıyorum ağlamadan agucuk gugucuk yaptığı anları siz düşünün.. Ki hala öyle.. Hep mızmız hep ağlak..
Ilk 3 ay hayatta kalırsanız bence sonrası kolay. Kolik(bağırsak hareketlerine bağlı sancılar) nöbeti geldi mi, çeşitli yöntemler var. Bebeği ılık su dolu kovaya sokmak.. Karnına masaj yapmak. Sıcak havluyla karın bölgesine kompres. Doktorunuz önermediği sürece ilaç vs kullanmayın. Hatta bazen içinize sinmiyorsa, doktorunuz önerse de kullanmayın.. Doğal yöntemleri seçin.
Kendini güvende hissetsin diye kaç gece koltukta uyuduğumu bilirim. Üstümde Simirna. Salıncakta. Beşikte.
Bu dönemde evde sağlıklı birey kalmıyor. Çünkü herkesin kafasında ağlama sesleri, çığlıklar dönüp duruyor.. Size muhtaç küçük bir insan. Üstünüzde yaşamak istiyor.. Sürekli ilgi, oyalama. Ne kadar uyursanız o kadar kâr. Bebek uyudu mu? Anında kapatma düğmenize basın. Çünkü bir süre sonra, bebeğin uyuduğu saatlerde siz ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz.. Uyansa da sevsem, öpsem diyorsunuz. Bu sefer de hiç uyumuyorsunuz.
Biz ilk 3 ay resmen savaştık. Can çekiştik. O dönemlerde o kadar çok instagram keşfeti kullandım ki, sosyal medya annelerini, yemek tariflerini, 5 dakikada yapılan pratik işleri, magazin haberlerini tek tek sayarım 😅 bir elimde instagram, kucağımda Simirna. Pış pış pış..
Kolik döneminde ezberlemediğim ninni de kalmamıştı. Eski ninnilerden, sevimli dostların tüm şarkılarına kadar. Hatta benim lohusa dönemime denk gelen “annesi onu çok severmiş” ninnisinde ağlıyordum.. Gerçekten çok duygusal bir ninniydi. Şimdi vay duygusal lohusa diyorum 😅
Bizde ilk 3 ay Mayıs/Haziran/Temmuz'a denk geldi. Yazın en sıcak günlerini, evde bir yenidoğanla geçirmek ne demek bilemezsiniz. Kendinizden bıkmış ve kolunuzu kaldırsanız terlerken, bir sağa bir sola kucağınızda 3 kilo bebekle gezdiğinizi düşünün. Artık kafamı buzluğa sokuyordum.
Birde Simirna mamayla büyüdü.. Bir sebepten ötürü emişemedik. Bu da çok etkiledi yenidoğan dönemini. Daha zor geçti, çünkü aramızdaki ilişki sınırlı kaldı. Benden çok biberonu gördü.. Mamanın sindirimi daha zordu. Falan. Ama atlattık.
Bıçakla kesilmiş gibi, 3 ay biter bitmez rahatladı. Erkek bebeklerde biraz daha ağır ve uzun oluyor bu dönem. Ama bitiyor ya. Zamanla o dönemleri bile özler hale geliyorsunuz. Eli kolu durmuyor, bir yere sığmıyor, elleri ayakları kocaman olmuş.. Insan, küçülse de karnıma girse yine diyor..
Simirna Annesi
Merhaba, sahi söylesene neden Simirna ha? Çünkü canım öyle istedi 😅
Biz İzmirliler, hmmm nasıl diyor siz 🙈, her şeye farklı bir isim kullanırız. Çamaşır suyu değil, klorak. Mutfak tezgahı değil, bango. Simit değil, gevrek. Çekirdek değil, çiğdem. Sigorta değil, asfalya. İncir değil, yemiş. Böyle uzar..
Üniversite yıllarımda, çocuk fikrine ısınmaya başladığımdan beri hayalimdir. Kızım olursa Simirna. Net. Çünkü Smyrna, medeniyet demek. Tarih demek. Özgürlük demek. Kelime anlamından bahsetmiyorum, coğrafyanın anlamından bahsediyorum.
Smyrna ismi, iyon ve atina lehçelerinde kullanılmış olsa da, kelime aslen Hititlere aittir.
Kimdir Hititler? Hititler, tunç çağında varoldular. Yani Türklerden de önce. Anadoluda kurulan, şu an üstünde durduğunuz toprakların, en eski ve en güçlü medeniyetlerinden biri. “Kızına Yunan ismi mi verdin?” diyenlere duyurulur. Ayrıca verebilirdim de 😉
Smyrna, bir amazon ismidir. Hitit rahibeleri, Hitit ordusu ile birlikte İzmir civarlarına savaşa gelir. Ordu dağılınca rahibeler burada kalır. Zamanla savaşçı bir kadın topluluğu olurlar. Kendilerine amazonlar denir. Çok iyi ok atar ve çok iyi savaşırlar. Smyrna onların prenseslerinin ismidir. Bu süreçte Smyrna, bir Yunan prensine aşık olur. Birbirlerine düşman iki medeniyet olmalarına rağmen, Yunan halkı Smyrna'yı çok sever ve bölgeye bu ismi verirler. Peki bu rahibeler hangi bölgeden kalkıp İzmir'e geldiler. Samsun'dan.. Yani şimdiki şehir sınırlarına birebir yerden değil tabii. Ama o bölgeden. Benim eşim de aslen Samsunlu.
Bu güzel tesadüfün ardından, kızıma Simirna demem kaçınılmazdı. Smyrna değil de, Simirna dedim. Türkçe okunuşu. Zaten ömrü boyunca azap çekecek çocuk isminden. Anlamayanlar, dalga geçenler.. O kadar yüklenmek istemedim 😅
Ama isminin anlamıyla büyüyecek. Güçlü bir savaşçı kadın olarak. Dünya tarihine yön vermiş, çağının en güçlü ve tarihin en eski iki medeniyetinin karışımı olarak. Yaşadığımız çağda, özgürlüğün, medeniyetin, çağdaşlığın, iyiliğin, eşitliğin, güler yüzün, neşenin, derin bir kültürün yansıması olan İzmir gibi büyüyecek.. <br>
Tabii ki her şehrimiz ayrı güzel. Ayrı özel. Hepsinin örfü, adeti, tarihi, kültürü bambaşka. Ama herkesin yuvası kendine 🙏
Peki niye direk İzmir değil? Evet olabilirdi. Ama ilk duyulduğunda, merak edilsin istedim.
Birgün dışarıda çay kahve içiyoruz. Yanımızda Simirna var. Yan masada bir kadın ismini sordu. Simirna dedim. Aa benim kızımın adı da Esila dedi. Benim de ilgimi çekti, telaffuzu güzel diye. Anlamı ne deme gafletinde bulundum…. “Sabah ile akşam ezanı arasında en güzel duayı okuyan kadın demek” dedi… Sonra dönüp “Simirna ne demek?” dedi. “İzmir” dedim. Kadın mı daha şaşkındı ben mi tam hatırlamıyorum. Ama ben nasıl ki unutamadım, muhtemelen kadın da unutamamıştır kızımın ismini 😅😅
Ilk zamanlarda anlamıyordu. Ama şimdi ismini söyleyince dönüp bakması, gülmesi.. Beni benden alıyor…
Size bir sır vereyim ama aramızda kalacak. Simirna'nın göbek adı da Adile. Babaannesinin adı 😊
Simit, Ayran ve Bebek
Merhaba, tüm hafta yoğun geçmiş ve ben az önce Simirna'yı öğle uykusuna yatırmışken, evyah dedim yarın yeni yazı var..
Apar topar kalkıp yazmaya koyuldum. Çünkü bu hafta yazacaklarım, bol kalorili konular. Hamilelik sürecimde yedim. Her hamile gibi. Ama baya yedim. Yani şöyle yedim, hamile kaldığımda 50 kilo bir şeydim, doğuma 75 kilo ile girdim. Yani baya 4-5 yaşlarında bir çocuk yedim 9 ayda 😅
Yıllarca, özellikle üniversite yılları boyunca, diyetime ve kiloma çok dikkat etmiştim. Tabii spora da. Spor ve diyet konusunda uzunca bir süre çok disiplinliydim. Sonra herhalde içimden insan çıkaracak olmanın verdiği özgüvenle, Allah ne verdiyse yedim. “9 ay bana hergün ödül yemeği olsun ya ne olacak” dedim. Neredeyse hiç spor yapmadım. Sanırım bir kadının kendine yapabileceği en büyük kötülük, hamileyken hamur işi ve hazır besine abanıp, neredeyse hiç spor yapmamak. Ben bir ara kocaman bir yaş pasta doğuracağım sandım. 🎂🎂
Hele ki simit ve ayran. Günde 3 simit ve 1 litre ayran.. Ama hergün. Eşim artık istemeden getiriyordu. Sonra ne oldu, Simirna elinde simitle doğmuş gibi yiyor şimdi 😅😅 Ayrıca çok erken emekledi ve yürüdü. Doğduğunda kafasını da tutabiliyordu. Tabii ki bunun bir yasası, kanunu yok. Hamileyken balık yersen çocuğun zeki olur belki evet. Ama sırf sen balık yedin diye değil tabii. Yine de etki ettiği aşikar.
Hamilelik döneminde aldığınız besinleri, bebek alışkanlık haline getirebilir. Sonradan çok tüketebilir veya ondan iğrenebilir. Benim arkadaşımın annesi, ona hamileyken peynir fabrikasında çalışıyormuş. Ee haliyle çeşit çeşit peyniri de bolca tüketiyormuş. Çocuk şimdi benimle yaşıt fakat, yıllardır peynir görmeye tahammül edemez. Peynir olan sofraya oturmaz. Kahvaltıya gittiğinde masaya peynir istemez. İğreniyor resmen. Ama bu sizi korkutmasın çünkü, sağlıklı beslenmek bebeğin gelişimi için çok önemli. Ben abartsam da, hamur işi kadar sebzemi, meyvemi vs.de yedim..
Şimdi 15 ay oldu doğum yapalı, Simirna süt ürünlerine bayılıyor. Yemek de seçmiyor. Çikolata yiyor diye, kapuskayı yememezlik etmiyor. Ama ben hala 9 ayda yediğim o 4-5 yaşlarındaki çocukla yaşıyorum 😅 Bunda emzirememenin de önemi var. Ama tek etken değil tabii.
Doğumdan sonra o disiplinli ve iradeli kadın bir türlü geri gelmedi. Yorgunluk, uykusuzluk, üst üste ameliyat, çocuk hastalandı, ağladı zırladı, şuydu buydu derken oturtamadım bir sistem. Bilmiyorum ne zaman eski halime dönerim. Çünkü gerçekten kadınlar kendilerini beğendiklerinde, erkekler için de her şey kolay oluyor. Çünkü kadın sarmıyor ona sıkıntıdan 😅 kendim için değil, eşim için zayıflamak istiyorum 🙈 valla bak 🙉 cidden 🙊 Hani ona sarmayayım da, kavga çıkmasın diye 😂
Velhasıl, siz dikkat edin. Yiyin de, benim gibi şuursuzca değil. Zaten vücudunuz çok değişecek. Artık eski randımanı yakalayamadığınızı düşüneceksiniz. Ee yaş da ilerleyecek. Eskiden yaptığınız diyetler sporlar 5 etki ediyorsa, doğumdan sonra 2 etki edecek…
Birde tv açıkken blog yazısı yazmaya kalkmayın. Istediğim randımanı alamadım. Şu an kendimi işten çıkarabilirim 😅 sevgiler..
Nasıl Doğurdum?
Merhaba, hamilelik süresi boyunca sık sık “bu çocuk buradan nasıl çıkacak?” demiş biri olarak, o çocuğun oradan nasıl çıktığını anlatayım dedim. 😅 Oradan kastım, karnım. Fesat olmayın. Ama orayı da düşünmedim değil 😅
Hamileliğin başlarında “ben hayatta normal doğuramam, sezeryan olacak.” deyip, 263638173747 tane sezeryan videosu izledikten ve 162632636 kişinin sezeryan hikayesini dinledikten sonra, “yok yok normal doğum olsun.” demiş biriyim.. Yok yırtılırmış, yok dikiş atılırmış, yok eskisi gibi olmazmış. Dediler efendim. Ağızlarına ne gelirse söylediler. Amaç ne? Üzümün çöpü, armudun sapı. Çok afedersiniz, kusayım mı çocuğu? Neremden, nasıl çıksın bu çocuk. Zaten ben 9 ay boyunca kıvım kıvım kıvranmışım. Birde siz anne adaylarını strese sokmayın, deneyimli doğurganlar.. Lütfen.
Artık 39+3 oldugumuz gece, sağıma dönüyorum sancı, soluma dönüyorum sancı, geçmiyor geçmiyor.. Birde tuvaletim gelmiş ki, çocuk içeride sıkışıyor sanıyorum. Dedim tuvalete gideyim de, çocuk rahatlasın. Gidiş o gidiş. Gözümüzü açtık hastanede. Çekilin doğuruyorum!
Bana diyorlar ki “açılma başlamış.” <br>
“Oh oh iyi 2 saate doğururum.” diyorum ben de. 5 saat geçti yok. 8 saat geçti yok. 10 saat geçti. 14 saat geçti ve ben artık şöyle diyordum “çıkarın bunu. Çıkarın yeter. Nasıl çıkarırsanız çıkarın.” Neden mi? Ağrıyor kardeşim. Ama öyle insanüstü bir ağrı. Kimdi hatırlamıyorum, “regl sancısından biraz daha fazla sadece” demişti o dönemler. Bakın hâlâ ağzına kürekle vurmak istiyorum bunu diyenin… 14 saatin sonunda epidural takıldı. Kesinlikle önermiyorum. Ben normal doğum yapacağım diye, o an çok mantıklı gelmişti..
Epidural anestezide, omuriliği çevreleyen zarın etrafına güçlü bir ağrı kesici verilerek, ağrı ve acı uyarısının beyne ulaşması engelleniyor. Iyi yanı, doğum bitene kadar aparat sırtınızda kalıyor. Sürekli ilaç veriliyor. Böyle kuş gibi oluyorsunuz. Çünkü belden aşağısına bir hafifleme geliyor. Fakat bu işlemi omurilikten yaptıkları için, işlem sırasında kesinlikle kıpırdamamanız, doktorun lafından çıkmamanız gerekiyor. Çünkü en ufak bir hata, felç kalmanıza sebebiyet verebiliyor. Ama benim en korktuğum şey felç kalmak değildi. Nedense.. En korktuğum, epiduralden sonra kemik ağrısı çekme hikayeleriydi.. Ki öyle de oldu. Hala iğnenin girdiği yer, zaman zaman ağrır..
14 saat geçmiş. Ağrım hafiflemiş. Durup durup epiduralin düğmesine basıyorum. Pıtııısss diye bir sesin arkasından, soğuk soğuk ilaç omurgamdan belime akıyor böyle. Baya manyak bir şey. Belden aşağısı bi'dünya. Ama kafam hala ayık 😒 O sebeple düşünüyorum, “çıkacak mı acaba bu çocuk burdan?” 18 saatin sonunda, özel hastanede olmama rağmen, doktorum nöbet değiştirdi. Ve yeni gelen Cadı Sila, daha ilk muayenede “hiiii yok. Iiiih olmaz. Sezeryan bu. Hadi ameliyathaneye.” demesin mi? O suratı, o söyleme tarzı, o paniği.. Dedim gitti çocuk herhalde. Meğerse bizimki içerde kakasını yapmış da, kafası tersmiş de… Sen nasıl doktorsun acaba, o kazulet suratınla beni o halde kendini öldürtecek kıvama getirdin? 18 saat sancı çekmişim, normal doğum diye hazırlanmışim, kadının biri gelip dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyor.. Ben tabii ağla ağla ağla. O ara da eşim gelmesin mi? Aha dedim doktoru dövecek, bizi de hastaneden atacaklar, nezarette doğurucam… Neyse ki, hafifçe silkelemiş kadını. Çok hırpalamamış. Kadın normal ayarlarına döndü birden. Ama tabii benim ayarım kaçtı bir kere. Zırıl zırıl, burnumdan akan sümüklerle anestezi uzmanına odaklanmaya çalışıyorum.. Epidural de var ya, ayık olacağım ameliyatta. Bir yandan benle dalga geçiyorlar, bir yandan doktor kesmeye başlamış anestezi uzmanı beni kekliyor daha var diye, bir yandan doktorlar kendi aralarında goygoy yapıyor.. Bağırsaklar önündeymiş de, şu aspiratörü doğru tutsunlarmış. Derken, bir ses…
Karnımda bir hafifleme hatırlıyorum. Ama kulaklarım seste. Sanki bir daha ağlamayacakmış gibi ağlıyor.. Böyle bir ses yok.. Kıyamet kopuyor resmen. “Şimdi seni uyutucaz dikiş atmak için, ama önce bebeğini gör.” diyorlar. Ben onları dinliyorum ama, gözüm yanda. Hemşire yıkıyor Simirna'yı. Ölçüp biçiyor. Göbeğini kesiyor. Yapabilsem kalkıp bakacağım ama, hem soğuktan, hem şoktan uyuşup kalmışım. Nasıl istiyorum getirsinler yanıma. Kucağıma da alamayacağım. Ellerim kollarım bağlı. Bağırsaklarım dışarda 😅
Sonunda getirdiler de koynuma, bağırsakları unuttum. “Annem” der demez sustu. Kokladı, dokundu.. O an dünya durdu. Doktorlar gitti. Tepemdeki ışık söndü. Ben kollarımı, bacaklarımı, gövdemi unuttum. Bir tek gözlerim çalıştı.. Ikimizden başka kimse kalmadı.. Sonra da her şey karardı.
Bayıltmışlar beni. Dikiş atılmış. Hemşire diyor ki “Melodi uyan. Horluyorsun kız.” Haydaaaa. Ambiyans mambiyans kalmadı. Zaten ayılamıyorum. Bişey de düşünemiyorum. Içimden “hahah çok komikmiş gerçekten” diyorum.. Sonra odada uyandım. Epidural çıkarıldı. Acılar başladı. Utanmasam, “5 dakka daha noooluuur” diye yalvaracağım. Ki çıkarmasınlar 😅
Baya baya koli bandıyla mumyalamışlar gibi yatıyorum.. Bebe aç. Atıyorlar üstüme. Emzir. Köleliğimin bu kadar erken başlayacağını düşünmemiştim. Eve gideriz anca öyle diyordum.. Ama hepsi geçti.
Emdi emmedi, uyumadı uyanmadı, gazı çıkmadı göbeği düşmedi derken, 14 ay geride kaldı.. Ve ben şimdiden dünyadan bir halt anlamaz, şuursuz dönemlerini çok özledim. Büyüdükçe içimi bir hüzün kaplıyor..
Nasıl Anne Oldum?
Merhaba, ilk yazımda sizlere nasıl anne olduğumu anlatacağım. Nasıl anne olunduğunu bilmeyen, mağara mensupları yoktur umarım aramızda. Ben daha çok, nasıl karar verdiğimi anlatacağım..
25 yaşında, çok sevdiği ve çok eğlendiği bir mesleği olan, üniversite okumuş, 6 yılını kampüs yollarında ve şenliklerde çatır çatır yemiş (!😅), bir kadındım. Yine mesleğimi icra ettiğim (sanmayın ki sahne sanatı. Alt tarafı cankurtaran) günlerin birinde, bizim sıpanın babası ile tanıştım. Çalıştığım otele tatile gelmişti. Önce sosyal medyadan sarkıntılık etti bana bu hanzo. Yani en azından, o zaman sosyal medyadan yürüdüğü için, bir hanzo olduğunu düşünüyordum. Bir karşılık vermedim, iki karşılık vermedim.. Sonra “ya cevap atayım da şuna gitsin başımdan” dedim.. Gitmedi. Hala tepemde dırdırdır 😅
Gel zaman git zaman, biz olduk sevgili. Yine bir çalışma günü ben havuzda can güvenligi sağlarken, sizinki ufacık bir kız bebesiyle havuzda oynamasın mı?! Kız da nasıl tatlı. Minnoş. Kaptırmışlar oynuyorlar. Bebeğin annesi babası, kaydıraklardan kayıyorlarmış, çocuğu bizimkine bırakmışlar. Cesarete bak! Iyi halt ettiniz sevgili anne-baba. Sayenizde o gün içimden “ulan yapıcan kız çocuğu, vercen bunun eline, oynayıp duracaklar. Ne güzel baba olur bundan” dedim.. Deyiş o deyiş. Sonra sizinkine dedim ki “çocuk yapalım mı?”. Şuura bak! Sanki canın karpuz çekiyor, marketten bi'tane kapıp geleceksin. Canım nasıl bebek çektiyse 😅. Bu da demez mi “olur”. Haydaaa!!! Yaptık gittik çocuğu.
Fakat şöyle bir durum vardı ki, biz buna karar verdigimizde, henüz 11 günlük sevgili idik 🙊. Bak sen delilere bak.. “Nasıl güvendin? Neyine güvendin? Sen ne yaptın?” gibi bilinç kasma seanslarınızı kendinize saklayın. Zira o an geldiğinde anlıyorsunuz. Anlamayanlar da üzülmesin. Bir insan bir insanı, istekleri doğrultusunda tek taraflı kullanamaz.. Siz içinizden gelen bir şey yapıp, sonrasında pişman olduysanız, emin olun sizin de çıkarınıza ve keyfinize hizmet etmiş bir şeyler vardır. Hep erkekler mi kullanmış oluyor kadınları? Aynı şeyi yaparken, kadınlar da erkekleri kullanmış olmaz mı? 😉 kısa bir feminizm duyarıdan sonra devam edeyim;
Aradan geçti 1 ay. Ben hamile olduğumu öğrendim. Benle birlikte tüm çevrem öğrendi tabii. Evlilik, barklılık derken.. 9 ayı doldurduk. Düşe kalka geçirdik bu süreci. Çünkü bir yandan eş, bir yandan sevgili, bir yandan ebeveyn.. Hepsini aynı anda olduk.. Bunlar olurken tanıdık birbirimizi. Hamilelik sürecimde hep, ekonomik krizlerimiz vardı. Birçok hayal gerçekleşmedi. Kalanları hep yarımdı. Bir yandan evliliğe alışmak, bir yandan anneliğe hazırlanmak. Bir yandan hamileliğin sıkıntıları. Eğlenceli ve kolay kısmı atlayıp, bir anda zor ve sıkıcı kısmı yaşadık. Evliliğimiz bu temelin üstüne kuruldu.
Derken, Simirna doğdu.. Bana 14 aydır anneliği, eşliği, kadınlığı öğretiyor. Tabii ki bekarken ne kadar kolaymış. Şimdi sabır ve fedakârlık dolu bir insan oldum. Asla taviz vermeyeceğiniz şeylere, bir bebek için boyun eğiyorsunuz. Ve en güzeli, bunu severek yapıyorsunuz.. Asla pişman olmadım. Zorlandığım zamanlar çok oldu. Gücümün tükendiği. Uykusuz, yorgun.. Tahammülsüz. Ama bir gülücük hep toparladı beni. Alıştığım tek kişilik, özgür ve rahat hayat, bir anda 3 kişilik, sürekli hareketli ve birilerine bağımlı bir hayata dönüştü.. Hala alışıyorum. Ama sanırım en zor kısmı atlattım. Kabullenememe kısmı.
İşler hızlı ilerliyor bebek beklerken. Hele ki, hızlı davrandıysanız.. Her şey olup bitecek ve siz eski hayatınıza hızla geri döneceksiniz sanıyorsunuz. Buna aldığınız kiloları verme süreci de dahil. Ama öyle olmuyor. Bunu kabullenemez, bebeğe kanınızı, gücünüzü, hayatınızı emen bir parazit gibi davranmaya başlarsanız, o zaman çekilmez oluyor her şey.. Kabullenip, anların tadını çıkarın.. O anlar geri gelmiyor. Ne yazikki bir kere büyüyorlar 😊
Öğrenmenin, anne olmanın, bir canlıyı şekillendirmenin keyfini sürün. Kafanız ne kadar rahat olursa, özlediğiniz forma o kadar iradeli dönersiniz..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)